10 Aralık 2011 Cumartesi

Şenliğe Devam Boğaziçi (Bianet)




Şenliğe Devam Boğaziçi

Boğaiçili öğrencilerin yaptığı eylem şiddet içermiyor. Kahvesini almak isteyen geliyor, alıp çıkıyor. Starbucks'ın "Bedava Kahve" hamlesini bile espriyle def etmiş bir eylem grubundan söz ediyoruz. "Aktivizme Giriş" dersi olarak okutabilecek şiddetsiz bir eylem yapılıyor.
İstanbul - BİA Haber Merkezi
10 Aralık 2011, Cumartesi
BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ STARBUCKS ŞENLİĞİ
Medya günlerdir, Boğaziçi Üniversitesi'nde yapılan Starbucks Eylemi'ni konuşuyor. Ekşi sözlükte ve gazetelerdeki yorumlarda takdir edeni de çok eleştireni de. Eylemde kullanılan dili fazla "nostaljik" bulanlar, "Ne zararı var, istemezsen almazsın. Saçmalık." vb  argümanlarla eleştiriliyor eylem şekli. Eylemi yapan öğrenciler ise ileride kapitalist şirketlerde çalışacak olmaları sebebiyle ya da Cüneyt Özdemir'in yazısında olduğu gibi laptop kullandıkları ya da Amerikan kotu giydikleri için eleştiriliyor.
Benim okulda öğrenci olarak bulunduğum süre içerisinde okula Dunkin Donuts, Illys ve Roberts Voffee açıldı ve hiçbirine karşı bir eylem düzenlenmedi.
Peki Starbucks "en kapitalist" olduğu için mi düzenlendi bu eylem? Eylemi düzenleyenlerden biri olmadığım için bu sorunun cevabını veremiyorum ancak burada neden tutarsızlık görmediğimi ve bu eylemi neden gönülden desteklediğimi anlatmak için söylemek istediğim birkaç şey var.
Boğaziçi'ne Starbucks açıldı, ama nereye?
Boğaziçi Üniversitesi Güney Kampüsü üç kantinden oluşur. Orta Kantin, Sosyete Kantin olarak anılan Çarşı Kantin ve Teras Kantin.
Orta Kantin'de yemek yoktur, sadece atıştırmalık alabilirsiniz. Teras Kantin ise tek kişinin elinde bulundurduğu fazla çeşitliliğin olmadığı bir yerdir. Sosyete Kantin ise beş farklı işletmenin bulunduğu, öğrencilerin ihtiyaçlarına, ceplerindeki paraya göre farklı şeylere yönelebileceği; 50kuruşa çay , 1 liraya kahve içebilecekleri bir yer - idi.
Bunlara ek olarak bir de Yemekhane var ancak yemekhane belli saatler arasında hizmet verdiğinden ve üniversitede öğrencilere "öğle arası" olmadığından eğer o saatte dersiniz varsa gidebileceğiniz, karnınızı doyurabileceğiniz yerler bunlarla sınırlıdır.
Starbucks okula açıldıktan sonra okula uğrama fırsatım olmadı. Ancak Sosyete Kantin olarak anılan bu alanın tamamı Starbucks'a ayrıldı. Eski çeşitlilik yerini Starbucks'a bıraktı. Daha doğrusu eski berber olan yer Starbucks'a ayrıldı. Okulda Starbucks'ın yemek kokusu istemediği söylentileri dolaşmaya başladı.
Dolayısıyla okula yeni bir yer açılmadı, "eski yerler kapatıldı ve yerine yeni bir yer açıldı". Sonucunda öğrencilerin seçenekleri gitgide daraltılmış oldu. Kısıtlı sayıda yer var ve beş işletmenin bir arada bulunduğu bir yer kahveyi 10 liraya satan bir işletmeye tahsis edildi.
Bunu bir yana koyalım, kapının ağzında Starbucks varken içeriye daha lüks yemek yerlerinin açılmayacağından emin olabilir miyiz? Son noktası nedir kampus içinde yaşanan bu değişimin?
Diyelim ki şu anki haliyle kaldı ve elde kalan alternatiflerle yola devam edildi. Çok basit bir mantıkla diğer işletmelerin nasıl bir mantık izleyeceğini düşünelim: Alternatifler azalır ve fiyat gitgide yükselmeye başlar. Çünkü "8 veren 9u 9 veren 10'u da verir" (mi acaba?).
İşte bu noktada benim kişisel olarak en çok önemsediğim durum insanların en temel ihtiyaçlarından biri olan "karnını doyurmanın" gitgide pahalılaşması.
Sayın Cüneyt Özdemir'in yazısında sorduğu sorulara bakalım: Mesela eylemcilerin kaçı Amerikan sermayesi diye yabancı kot markalarını giymiyor, kaçı bu yazıyı Türk marka bilgisayarlarından okuyor, acaba kaç tanesi küreselleşmenin ağa babası facebook'u, twitter'ı kullanmayı reddetmiş, sadece sözlüklerde takılıyor?
Öncelikle evet bu yazıyı yabancı marka bir laptopta yazıyorum, üzerimde Amerikan mı bilmiyorum ama bir kot var, daha da fenası Starbucks'tan kahve içmişliğim bile var!
Ancak bu sayılanların hiçbiri benim bize ait olan o mekanda "bize sorulmadan" açılan Starbucks'ı protesto eden arkadaşlarımı desteklememi engellemez.
Farz edelim ki bir gün Boğaziçi Üniversitesi'nde "Okula X marka kot ile gelinecektir." Kuralı çıkarıldı. X marka kotun dolabımda olması beni buna karşı çıkmak konusunda neden engellesin?
Şu anki durum ise bundan farksız, yemekhaneye gidemeyen bir öğrenci artık Starbucks ve Teras kantin arasında bir seçime mecbur. Sizi temin ederim ki bu mecburiyetin Teras Kantinin fiyatlarına yansıması çok uzun sürmeyecektir, hatta belki yansımıştır bile.
Şu anda eylemi yapan öğrenciler "biz" o mekan Starbucks'ın değil, "bizim" iken nasıl kullanıyorduysak o şekilde kullanıyorlar. Çünkü buradaki ana sorun "mekansal." Bizim olan bir mekanı Starbucks yalandan kitapları, koltukları ile doldurdu ve artık orası Boğaziçi'nin kantini olmaktan çıkıp, Starbucks oldu.
Evet bizim olduğu zamanlarda menemen yapmıyorduk tabi ama Orta Kantin'den tost alıp geldiğimizde ya da hiçbir şey almadan ders çalışmak için oturduğumuzda kendimizi "garip" hissetmiyorduk. Hatta dışarıdan lahmacun, pizza söyleyip masada oturup yiyebiliyorduk. Çünkü orası "bizim" idi. Şu anda mekan Starbucks'ın ve lahmacun oraya yakışmıyor.
Öğrencilerin yaptığı eylem şiddet içermiyor. Starbucks'tan kahve almak isteyenler kötü bir muamele ile karşılaşmıyor ve bu yapılmayan kötü muameleye "Kahve almasına engel olmak" , "Ters bakışlar atmak" da dahil.
Kahvesini almak isteyen geliyor, alıp çıkıyor. Starbucks'ın "Bedava Kahve" hamlesini bile espriyle def etmiş bir eylem grubundan söz ediyoruz. "Aktivizme Giriş" dersi olarak okutabilecek şiddetsiz bir eylem yapılıyor.
O alan bize aitti, rektörün, hocaların hatta oradaki işletmelerin bile değildi masalar, sandalyeler; bizim idi.
Bizim olduğu zamanlarda şu anda "eylem" olarak görülen lahmacun yeme gibi "aksiyon" dolu birçok şeyi yapmamız sorun değildi ve bize sorulmadan başka bir şeye dönüştürüldü.
Eylemi yapan arkadaşlarımıza bir teşekkür borcumuz var, bizim olanı hepimiz adına koruyup seslerini duyurdukları için. Ama burada kalmasın.
Sesinizi duyurdunuz, sözünüzü dinletene kadar: Şenliğe Devam Boğaziçi!

NOT: Eylemin antikapitalist söylemlerine karşı olmadığım gibi bu söylemleri gözardı ediyor ya da önemsiz buluyor da değilim. Ancak şahsım adına konuşmam gerekirse: o alan tamamen yerel, hatta diyelim ki Boğaziçili bir öğrencinin sahip olduğu 10 liraya kahve satan bir yere de ayrılmış olsa aynı tepkiyi gösterirdim. Bir çok arkadaşımın farklı mecralarda dile getirdiği gibi Boğaziçi Üniversitesi şehrin merkezinde ve bu tip mekanlara kolaylıkla ulaşılabilecek mesafede bir okul.  Kampüsümüz lütfen kampus olarak kalsın, bir alışveriş merkezine dönüştürülmesin. (ES/HK)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder