12 Aralık 2011 Pazartesi

Starbucks İşgali; Bir Hayat ve Mekan Pratiği

http://www.haberfabrikasi.org/s/?p=16075


Starbucks İşgali; Bir Hayat ve Mekan Pratiği

Üniversite Kampüslerini alışveriş merkezine çeviren şirketlerin ve üniversite yönetimlerinin işgaline karşı, Starbucks işgali‘ni gerçekleştiren Boğaziçi Üniversitesi Öğrencileri eylem hakkındaki bilgi kirliliğine karşı bir yanıt kaleme aldı. İşgal alanında kaleme alınan metin kamuoyunda oluşan sorulara yanıt verecek nitelikte.
“Akbank, Garanti, Finansbank, Vodafone ve kahveye doymayan kampüsümüzde İlly, Robert’s Coffee,  Dunkin’ Donuts ve son olarak da Starbucks. Okulun küresel şirketlere açılmasıyla birlikte kampüs  çokuluslu firmaların ticari faaliyetlerini yürütebildiği bir pazar haline geldi.  Okulumuzda ders veren CEO’lardan tutun, şirketine tazecik eleman seçen patronlara kadar herkese yer var, bir bize yer kalmadı. Ne ucuz yemek, ne muhabbet edilebilecek bir alan, ne de siz ne istiyorsunuz diye soran var.” Çağrısıyla başlayan ve halen devam eden işgal eylemine dair 6 Aralıktan bu yana devam eden işgalin yönüne dair de fikirler veriyor.
Starbucks İşgal Alanı’ndan kaleme alınmış metnin tümünü yayımlıyoruz:
Bu işgal “sadece” kampüsteki starbucks’ın kapatılmasına yöneliktir.
Yanlış: Starbuck’ın kapatılmasını istiyoruz. Ama bu işgalin amacını Starbucks’ın kapatılmasına indirgeyemeyiz.
Bu okulda sorunlu bulduğumuz çok temel uygulamalar var. İşgalin temel olarak hedef aldığı şeyler arasında üniversite emekçileri, öğretim üyeleri ve öğrencilerinin okulun işleyişine dair söz haklarının olmaması, üniversite karar mekanizmalarında şeffaflığın bulunmaması, ucuz ve kaliteli gıda hizmeti sunulmaması, öğrencilerin ve emekçilerin sosyal yaşam alanlarının yok edilmesi bulunmaktadır.
Starbucks işgali tamamen sembolik bir mekan üzerinden bizim olanın, kampüsün, kamu üniversitesinin iadesinin talebidir!
Bunları açmak ve tartışmak için gelin starbucks’a konuşalım!
Starbucks’ı işgal ettiler ama neden bunu yaptıklarını kendileri dahi bilmiyor.
Yanlış: Bu işgali neden yaptığımızı, bizi bu işgale götüren süreci çok iyi biliyoruz. Bu işgal, anlık verilmiş bir karar sonucu ortaya çıkmamıştır. Bir ayı aşkın bir süredir tartışılmış, açık toplantılar yapılmış, görüşülmüş ve bu karara varılmıştır.
Kaldı ki, 5 hafta boyunca kampüslerde yapılan afişlemelerle, Starbucks’ta haftalık alınan toplantılarla, kütüphane önünde çorba dağıtımıyla işgale giden süreç adeta haykırılmıştır. Bu süreçten haberdar olmamak, kişinin kendine dönüp “Kampüsle ve öğrencilerimle ne kadar ilişkiliyim?” i sorması için iyi bir fırsattır.
Pek çok protesto yöntemi varken işgali seçmek gereksizdi.
Yanlış: İşgal, bahsedilen protesto yöntemlerinin hepsi uygulandıktan ve okuldaki dönüşümün hız kesmediği görüldükten sonra alınmış bir karardır.
Bahsedilen pek çok protesto yönteminin farkındayız. Hepsini uyguladık da! Rektörlüğün söylediğinin aksine dilekçelerimize cevap verilmedi. Eylemlerin, afişlerin ve protestoların ise okulun gidişatına dair hiç bir şeyi değiştirmediği aşikar.
“Öğrencidir, gelsin eylemini yapsın, tepkisini göstersin” denmesinden sıkıldık. Eylem, yalnızca talepleri dillendiren bir pratik değildir. Biz bir haftadır burada, tepkimizi göstermenin ötesinde, var olmasını istediğimiz pek çok gündelik pratiği üretmiş durumdayız. Bu işgal, yalnızca bir eylem olmanın ötesinde bizzat öznesi olduğumuz ve ilerde de bu şekilde dönüştürmek istediğimiz bir mekan ve hayat pratiği yaratmıştır.
İşgal doğası gereği şiddet içerir, bu nedenle yanlıştır.
Yanlış: Fiziksel şiddet ve  ekonomik şiddet başlıbaşına tartışılması gereken konulardır. Burada bulunuşumuz şiddetle yanyana düşünülecekse illa, biz diyoruz ki, Starbuck’ın kampüsteki varlığı bize uygulanan bir şiddettir.
Biz, bizim olanı işgal eden Starbucks’a karşı işgal düzenledik ve buraya yerleştik.
Starbucks’ın kasası açık, kahvesini almak isteyenler, bazı hocalar da dahil, militanca aramızdan geçip gidiyor.
Starbucks kapanırsa bu işgal son bulacaktır.
Yanlış: Dediğimiz gibi, Starbucks’ın kapanmasını istiyoruz; ancak bu, mücadelenin yalnızca bir parçasıdır. Çözülmesini istediğimiz pek çok sorun, cevaplanmasını istediğimiz pek çok soru mevcuttur.
Starbucks kapandıktan sonra bu mekanın dönüştürülmesine dair bizim de haftalardır üzerinde tartıştığımız alternatif öneriler mevcuttur. Starbucks kapansa dahi, bizim buradaki varlığımız devam edecektir.  Diğer dertlerimiz konuşulmadığı, cevaplanmadığı ve çözülmediği sürece buradayız!
İşgalciler, homojen, örgütlü bir gruptur.
Yanlış: Aramızda farklı siyasi pratiklerden gelen örgütlü arkadaş olduğu gibi, örgütsüz olan pek çok arkadaş da vardır. Bir kulüp, örgüt ya da topluluk değiliz. Bir arada bulunuşumuzu Starbucks üzerinden örgütledik. Ancak bu grup, homojen bir grup değildir. Her akşam aldığımız genel toplantıların gece 03.30a kadar sürebilmesi de bu yüzdendir; rektörlüğe “biz temsili demokrasiyi reddediyoruz” diyerek temsilci göndermeyi reddetmemiz de bu yüzdendir. Burada herkesin söyleyecek farklı bir sözü var.
İşgale katıl, sözünü söyle dememiz de bundandır.
İşgale katılan öğrenciler dünyada ne olup bittiğinden habersiz, daha önce hiçbir eyleme katılmamış, politik olmayan kişilerdir. Yalnızca Starbucks’ı işgal ederek güvenli, garantili ve eğlenceli bir biçimde politik olduklarını sanmaktadırlar.
Yanlış: Hem de nasıl yanlış! Burada, Hrant Dink’in katledilmesine karşı ‘Karanlığı Sorguluyoruz’ diyen, Kürt ve Türk çocuklarının kirli bir savaş uğruna öldürülmesine karşı ‘Kardeşlik istiyoruz’ şiarını yükselten, Tuzla’da her gün iş cinayetlerinde katledilen işçilerin mücadelesine omuz vermek için yollara düşen, Tekel işçilerinin 4-C ile köleleştirilmesine ‘hayır’ diyen, Safir işçileriyle dayanışmaya giden, kadına şiddete ve homofobiye  karşı mücadele yürüten pek çok arkadaş var.
İşgalin daha ilk akşamında burada hep birlikte tutuklu öğrencilere destek için video çektik.   İlerleyen günlerde Hopa davasındaki tutuklu arkadaşlarla dayanışmak için saçlarımızı kesip, horon videosu ve destek mesajıyla birlikte Ankara’ya adliye önüne gönderdik. Şu anda fiili olarak işgal alanını bırakamadığımız için sudan gerekçelerle geçtiğimiz günlerde tutuklanan BÜ öğrencisi Şeyma Özcan’a özgürlük kampanyasını buradan yürütüyoruz. Gündüz açık derslerde, geceleri saatlerce süren toplantılarda yalnızca buraya dair sorunları değil; dünyaya dair pek çok derdimizi tartışıyoruz.
İşgal denen şey yalnızca bir takım eğlenceli ve performatif eylemlerden oluşmaktadır.
Yanlış: Menemen yapmayı eğlenceli ve performatif olarak görmek sizin seçiminizdir. Bizse bunu, basitçe kendi bütçemizle, kendi şartlarımızla karnımızı doyurmak olarak nitelendiriyoruz.
Burada, okulda şimdiye dek belki de hiç deneyimlenmemiş bir pratik yaşanıyor. Gün içinde sürekli atölye ve açık dersler yapılıyor; akşamları uzun süren açık toplantılar alınıyor. Konuşuyor, tartışıyor, üretiyoruz. Bir yandan buraya dair fikirlerimiz üretiyor, bir yandan da çok ciddi ve önemli bir kampanya olan Şeyma Özcan’a özgürlük kampanyasını yürütüyoruz.
Yine de ne kadar “ağır, oturaklı” olduğumuzu anlatmak gibi bir derdimiz yok. Ki, öyle de değiliz. Evet, menemen ve aşure yaptık, evet halay çektik horon oynadık, evet Çiçek Abbas’ı izleyen de biziz. Burada çok eğleniyoruz.
“Dansedemediğim devrim benim devrimim değildir!”diyoruz.
Boğaziçi üniversitesi öğrencisi seçkin öğrencilerden oluşur, bu işgal yakışmadı Boğaziçiliye.
Yanlış: Boğaziçi Üniversitesi’nin artık bir Robert Kolej olmadığı gerçeğiyle yüzleşmek istemeyenlerin diline pelesenk olmuş bu söylem, günümüz Boğaziçi gerçeğini yansıtmaktan çok uzaktır. Elitizm söylemi, seçkin/seçilmiş öğrenci söylemi; tam da bizim karşı çıktığımız soylulaştırma harekatının yaratıcısıdır. Biz bu yaratım süreçlerini tersine çevirerek, üniversitemizi, gündelik hayatını yaşayanların, öğrenci, öğretim görevlisi ve akademisyenlerim mekanı haline dönüştürmeye çalışıyoruz.
Gündelik hayatımızın mekanını birlikte konuşmak için gelin starbucks’a konuşalım!
Başkalarının “kahve alma özgürlüğünü” engelliyorlar.
Saçma: Boğaziçi’nin, Boğaziçili’nin lügatımıza kattığı, bize öğrettiği bir özgürlüktür bu. Şimdiye dek böyle bir özgürlük olduğunu bilmezdik.
Bizim amacımız insanların güzel kahve içmesini engellemek değil. Burada, üretilen ürüne karşı değiliz. Ürünün,emek ve üretim örgütlenmesinin nasıl gerçekleştiğiyle ilgileniyoruz. Starbucks asla alnızca kahve değildir diyoruz.
Yine de özgürlüğün güzel kahve içmeye indirgenmesi ayrı olarak tartışılması gereken bir konu olarak değerlendiriyoruz. Hiç birimiz özgür değilken, dile getirilen tek hak ihlalinin ya da hatırlanan tek özgürlüğün kahve alma/içme özgürlüğü olmasını vahim buluyoruz. Biz de sermayeden özgürlük istiyoruz, tutuklu arkadaşlarımıza özgürlük istiyoruz, devlet teröründen özgürlük istiyoruz. Özgürlüğü “kahve bardağının dibinde” aramıyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder